Başlarken...
Blog ismini ne seçeyim diye düşünürken, filmini de seyrettiğim bu "muhteşem" yerli ve milli (mi?) ağacımız aklıma geldi. Çocukluğu köy yerinde geçmiş hemen herkesin görüp bildiği bir ağaç, "Ahlat" ağacı". İnternet'ten baktığımda "doğa" ortamında kendiliğinden yetişen "yabani armut" olarak geçiyor. Peki neden "Ahlat ağacı"? Dedim ya "muhteşem" bir ağaç. Her türlü iklim koşullarında rahatça yetişebiliyor. Kendi kendime şu soruyu sordum, peki bu ağaç "şehirde" yetişir miydi? Şehirde 40 yıl yaşayabilir mi? Meyveler verebilir miydi? Yaşı benim gibi 40' ı aşmış orta kuşak, çoğunlukla çocukluğu köyde geçmiş, sonra da şehre atılıvermiş yaban armutları gibi değil miyiz? Ne köylülüğümüz kaldı, ne şehirli olabildik. Bir tarafımız hep yabanıl kaldı. Uyumsuz, rahatsız, iğreti... Kendimi bildim bileli "şehirde" hep rahatsız hissediyorum. Şehirde 40 yılı devirdim, ama her fırsatta köye akmak için can atıyo