Vira Bismillah! Vahide, Saniye... Rabiya.

 Çok uzun zamandır istediğim bir şeydi; okuduğum kitapları, izlediğim filmleri, gezdiğim yerleri, yemekleri, müzikleri kısacası hayata dair her şeyi paylaşmak. Hayata dair o kadar çok şey var ki insan hayatında, bunların kimselerle paylaşmadan, saklı kalması çok büyük bir kayıp bence. Bizim belki çok önemli anılarımız yok ama çok önemli kişilerin hiçbir şey anlatmadan bu dünyadan göçmeleri bana çok acımaz gelir hep.Adam yıllarca çok önemli kararlar almış, önemli olayların içinde yer almış ama tek bir laf etmeden göçüp gidiyor. Ne bir hatıra ne bir röportaj. Ya da bu hazine değerinde hatıralar birilerinin elinde heba olup gidiyor. Neyse biz kendimize saygımızı yitirmeden bir şeyler paylaşabiliriz bence. Samimi, gerçek ve özgün olsun yeter.
 Bu gün okuduğum bir yazı hem tebessüm hemde hüzne yol açtı. Yazıda bizim Anadolu da çokça karşılaştığımız kadın isimleri ile ilgiliydi. Saniye, Vahide, Rabia. Peki neyi ilginç bu isimlerin? Arapça "birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü" anlamına gelen bu isimlerin ne maksatla ve ısrarla verildiğini anlamak isterdim. Gerçekten eski Arap (cahiliye Arapları) kültüründe kadınların herhangi bir kıymeti olmadığından, doğan kızların doğuş sırasına göre, "birinci, ikinci, üçüncü" olarak numara verildiğini söylüyordu makalede... Vahide (birinci), Saniye (ikinci)....ve Rabiya (dördüncü). 
 Şimdi ilk kızınız doğdu ve ismini Rabiya verdiniz. Ve benim tanıdığım bir yakınım doğan ilk çocuğu kız oldu ve ismini Rabiya verdi. Tabii ki bu yakınım kızına bu ismi meşhur bir isim olduğu için verdi. Diğer isimlerde böyle Saniye mesela...Annemin yaşında çok yaygın bir isimmiş. Cehalet ne kötü. Müslüman bir millet Arapça en basit sayıları bile bilmekten uzak. 
  Niyetim dil/alfabe konularına girmek değil. Kültür/süz/lük beni yaralayan. Ne Avrupalı gibi olabildik, ne de kendimiz kalabildik. Ayasofya gibi... Ne camii ne kilise "müze". Ülkemiz fiziken işgal edilmedi belki ama "kültür emperyalizm"inin en ağırı bize uygulandı. 20 yüzyılın "emperyalist" ülkeleri fiziken işgal ettiği hiç bir ülkenin alfabesine karışmadı (Japonya, Almanya İran ve sayısız Arap ülkesi). Ben mi abartıyorum acaba? "Dedemizin mezar taşını okuyamıyoruz!" Hamaset mi acı bir gerçek mi? Bu ülkede ki en büyük problem "samimiyet/siz/lik bence. Gerçek düşüncesini asla söylemiyor hiç kimse. Olduğun gibi görünmek zayıflık.  Herkes bulunduğu siperden çıkmaya cesaret edemiyor. Kaplumbağalar gibi. Neredeyse doğuştan girdiği siperi asla değiştirme gereği duymuyor. En doğru, en haklı fikirler/düşünceler onun. Karşıtların hepsi ya ahmak ya da düşman. Ne kadar kolay ya bir milleti böyle zayıf düşürmek. Konu dağılmadan bitirelim. Bu ülke eninde sonunda bir karar verecek diye düşünüyorum. Kendi öz benliğini bulacak, saygın, özgür bireyler yetişecek ve bu "garabete" bir son verecek, yeniden kendi medeniyetini inşaa edecek. Benim hiç şüphem yok. Sizinde olmasın. Sağlıcakla kalın.
  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yine Yeşillendi Finduk Dalları

Başlarken...